top of page

Bay HİÇ Kimse

  • Yazarın fotoğrafı: Tümay Gitmiş
    Tümay Gitmiş
  • 6 Oca
  • 6 dakikada okunur


ree

BİR GECEDE BÜYÜDÜM (OBSESYON )


Bay hiç kimse kapıdan içeri girdi.

Üstünde geceden kalma bir sarhoşluk. Masaya koydu cebindekileri. Düzenledi küçükten büyüğe. Anahtar, cüzdan, telefon. Öylece seyrettim ve "Hoş geldiniz!" dedim. Yüzüme baktı. Duvarı, panoları, kitaplığı inceledi. 

"Buyurun sizi böyle alayım" dedim.

Oturmadı. Kitaplığa uzandı ve onları alıp tekrar dizdi.

Öylece bekledim. Rahat etmesini alanda güvende olduğunu bilmesi gerekiyordu. Müdahale edilmemesine şaşırdı. Her rafta daha rahat nefes alıyor rengi değişiyordu. Zihni onu güvenli alanda olduğunu ikna edecekti biraz sonra. 


Kendini hazır hissetmesi uzun sürmedi. Bir müddet sonra oturabildi kendi için hazırlanan koltuğa. Tekrar bakındı; ona öfke duyacağı ve eleştirilebileceği bir alan olmadığını hissetmiş olacak "Hoş buldum." diye cevap verdi .

"Ben küçük bir çocukken babam vefat etti. Daha 5 yaşındaydım. Hatırlamakta zorlanacağım bir durum değil. Her saniyesi burada tam bunun içinde." diyerek kafasını gösterdi. "Hani siz hep söylüyorsunuz ya her şey çok güzelken gelir gölgeler diye. İşte tam da öyle her şey çok güzeldi."


Nefes alışlarında dopdolu bir hüzün vardı Bay Hiç Kimse'nin. Gözlerinin içinde o yalnız ve güçsüz çocuk kocaman bir dev olmak zorunda kalmıştı. O düşük omuzlarında kocaman yükler yerleşmişti o yaşta. Anlıyorsun bakınca bu beden her şeyi anlatıyordu konuşurken. Ne kadar dik otursa da düşüyordu omuzları yavaş yavaş. Yorgundu artık. Devam etti.

"Benim babam  çok güçlüydü Tümay Hanım. Keşke tanışsaydınız. Ona baktığımda ben dev bir güneşe bakıyor gibiydim. Gözleri şimşek çakardı. Ama yüreği sıcacıktı. Çok çalışırdı. Bazen aylarca yoktu. Hep gelecek diye ninnilerle uyudum ben. Çünkü hep geliyordu."

"Babanız ne iş yapıyor?"

"Tır şoförü. Tır şoförüydü… Yurt dışına giderdi o zaman uzun süre gelmezdi. Ama gelince gitmezdi. Bayram gibi gelirdi biliyor musunuz… Hele o getirdiği kalemler benim için rengarenk bir dünya gibiydi. Biz hep böyle babamın gidişlerine değil dönüşlerindeki sevinçlere alıştırdık annemle birbirimizi. 

Yine bir bayram hazırlığındaydık babam gelecek iki gün sonra. Annem hamile düşünsenize evde çifte bayram babam gelecek yeni kardeş gelecek. Annem inşallah baban yetişecek doğuma diye bir telaş halinde konuşurdu. Son günleriymiş çünkü. Siz bilmezsiniz bu bekleyiş benim için ne demek. Uyku bile uyumazdım yatınca babam gelir kapıyı açan ben olmam diye.

İki gün geçmişti annem elinde kalan son paralarla babamın sevdiği yemekleri yapmıştı. Sofra hazır evde her şey kitap gibiydi. Annem düzeni çok severdi. Az bir eşyamız vardı ama her şey düzenliydi. Yorulmuştu annem. Bir köşeye uzanıp oturdu.  

'İster misin ben bugün doğum yapayım?' dedi. Gülümsedi.

İster miydim acaba daha babama ben doyasıya sarılmadan elinde başka bir bebekle vakit geçirmelerini? Herhalde istemiyordum. Ben de çocuğum benim babam… Öylece bakarken gözlerine annemin kapı çaldı.

Koştum.. 

Babam gelmişti . 

Yaşasın! Hopladım dev gibi duran babamın kucağına. Öyle dediğime bakmayın babam bana dev, yoksa boyu kısa tıknaz bir babam vardı. Ama bana dev gibiydi.

İşte bayram gelmişti. Sarıldım, sarıldım ,sarıldım, sımsıkı."

Hiç soluksuz anlatıyordu o anlara geri gitmiş ve gözlerinde sevinçle hüznün sarhoşluğu bir olmuştu. Ne oldu da sevinç tebessümünün arasında gözleri dolu doluydu Bay Hiç Kimse'nin. Sormaya ve bölmeye cesaret edemedim. Öylece tepkisizce bakıyordum yüzüne. Gözlerini devirdi. Anladım bu heyecanın sonunda bir hüzün geliyor. Çaresizce bakıyordu masaya, devam etti.

"Annem. Annem yerinden kalkıp babama doğruldu Tümay Hanım. Bacaklarından bir şey akıyordu. Annem bağırdı 'Geliyor!'.

Kim geliyordu? 

Babam gelmişti…

Kim bu neşeyi bölebilirdi?

Bebek geliyormuş…"


Yüreğindeki derin çöküşü görebiliyordunuz bebek geliyormuş derken. Bir kat daha küçülmüştü. Gözleri dalgın. O kapıdan giren kendine güvenen otoriter kimlik gitmiş yerine kaygılarını gizlemeye alışan yorgun bir çocuk gelmişti.


"Babam beni bir kenara bıraktı anneme koştu. Bir o yana bir bu yana. Neye uğradığını şaşırmış bir endişeli, bir tecrübeli yönetemediği bir gerçeklik içinde dolanıp durdular kısa bir süre. bana zaman geçmiyordu sanki anlamaya anlamlandırmaya çalışırken orada ilk defa altıma işemiştim, durdum. Utanmalı mıyım? Öfkelenmeli miyim? Saklanmalı mıyım? Ne yapmalıyım?

Ben çaresizce oracığa oturdum bekledim evde beni bırakıp gittiklerini fark etmeyen anne babamın arkasından. Kimse yoktu. Korktum.

Sessizce ağladım.

Bayram bitmişti. Elinden oyuncağı alınmış bir çocuktan ne beklerseniz ben onun fazlasıyım.

O zaman saat kavramını bilmiyordum size söyleyemem kaç saat oldu ya da olmadı Kapı çalındı. Teyzemdi gelen. Hemen üst kattaydı evi. Heyecanı paylaşmak için gelmiş olmalıydı beni görünce bir güldü, bir kızdı. O da tarafsız kalamadı. Ablasının nereye gittiğini mi sorsun, evde yalnız başına altına işemiş çocuğa mı üzülsün yoksa aniden çıkagelen bebeğe mi sevinsin? Bilmediğimiz yerden geldi bütün sorular."


Ben de zamanın bir çocuk üzerinde yaralar açmasını izliyordum gözlerinde. Anlatırken o kadar içinde o kadar savunmasız düşün ki beş yaşında daha baba ana kucağında sadece tanımladığı sıcaklığın peşinde. Güvenli alan arıyor. O anda zihninin yarattığı resimde her şey sevgiyle şekillenmiş, hasretle beklediği baba kucağında sıcacık soluklanırken eve bomba düşmüş bütün resim paramparça. Zihin bu programla yeni şeklini belirleyecek ama bunlardan habersiz Bay Hiç Kimse anlatmaya devam ediyor.


"Çabucak değişmişti teyzemde renkler. O an evin annesi olmuş beni kaptığı gibi banyoya götürmüştü. Gülüyorduk beraber.

'Seni haylaz suyla oynamak için neler yapıyorsun böyle?' derken gülüyordu. Utanç biliyor muydum o yaşta? Bence hayır… Ne işi olurdu bu çocuğun utançla?Eğlenmeliydi, bugün bayramdı. Eğlendik biz de. Hazırdık. Şimdi tekrar başa aldık. Bekliyorduk yine. Kapı çalacak  babam, annem bir de bebek." Derin bir nefes aldı. 


"Öyle içindeydi ki o bekleyişin aniden kapı çalsa yerimden fırlardım herhalde.

Öylece uyumuşum. Sabah nasıl olmuş zaman ne kadar hızlı ya da yavaş geçmiş bilmiyorum. Uyandığımda evde garip bir kalabalık insanların yüzünde biraz endişe hüzün. Her şey karmakarışık teyzeme koştum.

'Ah kuzum benim diye sarıldı sımsıkı daha erken neden uyandın?'

'Ah yavrum' diye bağıran babaannem 'Daha doyamadım sana!' diye dizlerine vuruyor. Anlamadığım bilmediğim bir ağıt vardı beni görünce herkes sustu. Elden ele dolandım, ne oluyordu? Dün bayramdı. Bugün hüzün. Daha ne anlatayım  Tümay Hanım?".


"Sizi anlıyorum" diyebildim sadece. Gerçekten ne anlamalıydım biri öldü ama kim?Neredeydi evden doğuma gidenler neden bu merasim? Bu kadar çabuk mu oldu her şey? Kafamda bilmecenin diğer soruları dönerken konuşmaya devam etti.

"Babam Tümay Hanım. Babam… Kafanızdaki sorunun cevabı."

Beni duymuştu sanki. 

"Babam çok telaşlıydı giderken. Dedim ya çok tecrübeli ama bir o kadar heyecanlı gidiş gelişler vardı. Evden ok gibi çıkıp gittiler. Yılların tecrübesi bir anda direksiyon başında yerini telaşa bırakmış. O dev gibi babam telaşla ona dur diyen kırmızı ışığı görmemiş. Olacak şey mi dersin ama olmuş. Nasip böyleymiş Herkesin dilinde bu vardı o gün. Babam kaza yapmış. Ambulans annemi doğuma, babamı ameliyata zor yetiştirmiş. Yetiştirmiş derken babam masada son nefesini vermiş. Daha bebeğine doyamadan. Karısına sarılamadan.

Çok manidar değil mi? Annem de babamın öldüğünü günler sonra öğrenecek. Yeni doğan bebeğini günler sonra kucağına alacak tek başına üç kişi gittiği yoldan iki kişi dönecekti.

Evde onlar yokken bir ağıt havası var artık annem bilmem kaç gün sonra eve döndü. Çocuk halinle gün saymıyorsun yatıp kalkıyorsun zaman geçiyor. Bu zamanda artık babamın tekrar gelemeyeceğini söyleye söyleye kazıdılar yüreğime. Ya annem neden gelmiyor diye sorularımı gelecek diye geçiştiriyorlardı. Benim bayram bekleyişlerim artık yer değiştirdi. Annem bir de bebek gelecek. Kapı çaldı. Annem elinde minik bir bebekle kapıdaydı. Gözleri eskisi gibi parlamıyordu. Kucağındaki bebeği bana uzattı.

'Ağabeyi bak artık bu evinde bu bebeğinde babası sensin.'

Baba mı? Ben babayım artık."


Arkama yaslandım ve gözlerinin içinde beş yaşındaki çocuğun çaresizliğini gördüm. Sıkışıp kalmıştı bu bedenin içinde. Çaresizliği, arayışı o kadar yerine oturdu ki. "Geleceğim güvende değil" büyük bir yas programı başlatmış ve küçücük bedenine dev bir baba, sorumluluk sıkıştırılmıştı. Zihninde yarattığı çerçeve içinde her şey yerli yerindeyken resim bir anda darmadağın olmuştu. Dağılan resim değil, konfor alanıydı. Konfor alanının dağılmasıyla gelen yükler onun için bilmediği ve altından kalkamayacağı kadar derin bir yüktü.

Bu yüzden kendinde bu çatışmayla birlikte başlayan takıntılar geliştireceğinin farkında bile değildi. İçinde gelişmeye başlayan bu çatışmayı obsesyon geliştirdiği davranışlarla kendine güvenli alan yaratacak ve hayatta kaldığını bilecekti. Korkmuştu bu tanımlamadan. O günden sonra başlamıştı zaten eşyaları düzenlemek. Simetriye dikkat etmek. Saatin durmaması için sürekli pilini  değiştirmek. Aklı her şeyin o çok güzel olduğu günde evin düzeninde, kapının zilinde kalmıştı. O çerçeve bozulursa kayıplar başlayacaktı onun için. Zihni onu hep güvenli alanda tutmak adına düzen obsesyonunda hapis etmişti… Düzensizliğe değildi öfkesi. Kaybettiğine, sarılamadığı babasına zamansız gelen bebeğe, kırmızı ışıkta durmayanlara.

Ah küçük çocuk! Seni anlıyorum. Hayat büyürken sana zamansız yükler sunmuş olabilir. İçindeki çocuğu sana hatırlatmak zorundayım. O hala beş yaşında babasının gelmesini bekliyor. Zamanı ve mekanı ona hazırlatıyor. O kapının çaldığı anda takılı kalmış ve tutamadığın yas, sarılamadığın baba hapis halinde. Zihninde sana güvenli alan yaratarak bırakamadıklarına sıkı sıkı sarılmaya alan oluşturuyor.

Hadi şimdi izin ver bu sahneleri dönüştürelim. 

Hadi izin ver senin içinde baba kimliğini aldığın yere gidelim ve her şey yolunda diyelim.

Gözlerinde dolu dolu bekleyen yaşlar birden bire sel oldu.

"Öyle kolay mı Tümay Hanım? Ben beş yaşında baba oldum. Abi oldum. Anneme kol kanat oldum. Bir tek çocuk olmadım. Bayram tanımı bitti o gün ne bayramıydı. Ben evde masa örtüsü kaymasın diye başında bekledim. Ben o saati seyrettim günlerce durmasın diye böyle büyüdüm. Kapı çalmasın diye zili söktü annem. Ben her seferinde koşuyorum babam geldi diyerek. Okula giderken arkama bakarak gidiyordum kardeşimle anneme bir şey olacak diye. Ben böyle büyüdüm. Öyle kolay mı?"


Zor olan senin zihninde Bay Hiç Kimse. Sığındığın bu bilinç zor olanı. Çerçeveyi değiştirmek kolay olmayabilir ama denemek için kendine izin ver. Bir günde değişen yolculuğunun çerçevesini  yeniden düzenleyebilirsin.  


DENEYECEĞİM. ÇOK YORULDUM.


Bay Hiç Kimse ile yolculuğumuz böyle başladı. 

Yaşam alanında kendine güvenmesi ve konfor alanının yeniden düzenlemesi onun için kolay olmadı. İçinde sıkışıp kaldığı alan onun hapishanesi haline gelmişti. Endişe ve korkular sırasıyla dönüşüp kendi olma halini sahiplendikçe değişim süreci kolaylaşıyordu.


 
 
 

Yorumlar


T&T

Yeni Yaşam Atölyesi

Bu internet sitesi içinde yer alan herhangi bir bilgi tedavi amacı taşımamaktadır. Söz konusu bilgiler ziyaretçiyi bilgilendirmek amaçlı olup sağlık hizmeti değildir. Verilen bilgiler hiçbir şekilde tanı ve tedavi amaçlı kullanılmamalıdır.
Tanı ve tedavi mutlaka bir doktor tarafından yapılması gereken son derece ciddi bir işlemdir. Her türlü hastalık ve sair tedavi gerektiren sorunlarınız için lütfen doktorunuza danışınız.

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram

İletişim

bottom of page